Aşık Olunası Coğrafya: KARADENİZ

Yazar Ali Osman Arslan

Selam arkadaşlar, bu zamana kadar tatil denince aklıma hep Akdeniz ve Ege sahil beldeleri gelmekteydi. Sıcak denizlere girip, bronzlaştıktan sonra akşam konserine gitmek için arkadaşlarla hazırlık yapmak; kapri, t-shirt, gözlük kombiniyle güneşin batışını izleyerek sahil boyu arkadaşlarla sohbet yürüyüşleri yapmak inanılmaz hazzı olan bir duygu olarak aklımda kalmıştı.

Fakat insanın ruhunu dinlendiren ve kendine has doğasıyla huzuru iliklerime kadar hissettiren Karadeniz ile tanıştıktan sonra bu algım biraz olsun değişti. Gelin hep birlikte bu coğrafyayı tanıyalım.

Trabzon / Maçka / Hamsiköy

Zigana’da dağların arasında Hamsiköy. Ünlü sütlaç restoranları tabelalarını gördüğünüzde dağların arasında ne işi var Hamsiköy’ün diye düşünüp içten içe Karadenizlidir, ne yapsa yeridir derken; birinin hamsın Arapça da beş anlamına geldiği bu bölgede bulunan beş köy nedeni ile Hamsköy söylenişinin zaman içinde Hamsiköy’e dönüştüğünü söylemesi ile isminin buradan geldiğini anladığımız kendi kendinize gülmenize neden olabilecek şirin yer. ( ben balıkla ilgili bir şey beklemiştim )

Et lokantalarında yemek yerken çatal bıçak istenmemesi gereken semt. Izgara etler kızarmış ekmek üzerinde geliyor, yenilmiyor yanında yatılıyor kuzu pirzolası harika. Yemek yerken camdaki manzaradan sanki 65 inç televizyon ekranından National Geographic izliyor gibi hissediyor insan, oradasın ama değilsin gibi.  Alır götürür çok uzaklara.. dalgalara yarenlik edip gitmek istersiniz uzak limanlara. Yaşayan bilir. Yaşamayan sadece beğenir, evet güzelmiş der. Karadeniz aşkı bambaşkadır, insanın iliğine işler, nereye gitseniz bırakmaz peşinizi. Toprak kokusudur parfümünüz. Çatıdaki yağmur sesiyle uyuyakalırsınız, yaşarsınız işte.. Memleketinizdir, özünüzdür, Karadeniz sizsinizdir dünyanın öbür ucunda bile..


Trabzon / Maçka

Trabzon’da turistik değeri olan hemen hemen tüm manastırları içinde barındıran bizzat nüfusuna kayıtlı olduğum memleketim. Ünlü Sümela Manastırına sahip, ilk Hristiyan kavimlerinin Romalı askerlerden Kaçmak için yaptıkları tapınma mekanlarından biri. Oldukça dik yamaçlar üzerine ve sadece bir tek noktadan görülebilecek şekilde yapılmıştır. Çevre halkı tarafından Meryem Ana olarak tabir edilir. Cumhurbaşkanlığı kararı ile yakın zamanda ibadete açılmıştır.  Sadece bu manastırı görmek için bile Trabzon’a gidilir dedirten muhteşem yapı. Gerek doğası, gerek konumu, gerek atmosferi ile beni benden alan şaheser.


Trabzon / Akçaabat / Hıdırnebi Yaylası

Trabzon’un Akçaabat ilçesinde bulunan, diğer yaylalara göre daha fazla popüler olduğu için insan istilasına uğramış ama yine de mükemmel bir manzaraya sahip olan yayla. Bu yayla, oradaki çalışan bir arkadaşın verdiği bilgiye göre denize en yakın olan ve en hızlı inilen yayla imiş… gerçekten de zirveden baktığınızda eğer sis yoksa rahatlıkla denizi ve Trabzon’un sahil şeridinde bulunan ilçeleri görebiliyorsunuz.

Biz çıktığımızda şanslıydık, biz gelmeden önce yağmur yağmış ama biz çıktığımızda hava tamamen açıktı; lâkin oranın havası hiç belli olmuyor, havasına hiç güvenmeyin, aniden sis bastırabiliyor ve 10 dakika içinde bir havanın nasıl bu kadar değişebileceğine canlı canlı şahit oluyorsunuz. Bir de İstanbul’un havasına hiç belli olmuyor derler ama ben hayatımda Karadeniz bölgesi kadar havası çok hızlı değişen başka bir yer görmedim. Resmen 10 dakika önce havada bulut yokken, 10 dakika içerisinde her tarafınız sis veya bulutlarla kaplanabiliyor.

Yolculuğun herhangi bir anında yukarıya baktığınızda gördüğünüz tüm bulutların üzerine konuşlanan yaylada, güzel de bir yaylakent yapılmıştır. Bungalov evde bir gece geçirip, bulutların ağaçlara çarparken çıkardığı sesi dinlemek bana harika geldi. Bungalov evin balkonuna çıktığım zaman aşağısı neredeyse 1600 metreydi ve deniz şeridi görünüyordu. Güne böyle bir sabahla başladığım için kendimi dinç hissettim ve doğanın temiz havasını ciğerlerime derin derin çektikten sonra yolculuğumuza devam ettik.


Trabzon / Uzungöl

Eskilerden kalma bir fotoğrafını/kartpostalını birçok yerde duvar manzarası olarak gördüğümüz göldür. Dingin, duru, huzur dolu, oksijen dolu, yeşillik dolu, dopdolu bir yeryüzü cennetidir.  Ancak son zamanlarda gidenler bilir ki uzungölün o kartpostallara yansıyan görüntüsü değişmiştir. O kartpostalda üç beş ev bir cami şeklindeki manzara “bugün” birçok ev, pansiyon, hediyelik eşya dükkanı şeklinde değişmiştir…değişmeye de devam etmektedir.. göl aynı güzelliği ile yerinde durmaktadır. etrafındaki ormanlarda da değişme yoktur…oksijen deposudur…

Şahane bir yerdir yani, kuymak yenir, mıhlama yenir, sütlaç yenir, alabalık yenir sonra göl çevresinde yürünerek yedikleriniz yakılır, o zaten tüm yediklerinizi yakar, sizi daha da acıktırır. Biz kahvaltımızı Uzungöl manzaralı ahşap bir restaurantta yaptık. Tabii ki Trabzon da kuymaksız kahvaltı olmaz, içindeki sünen özel peyniri sayesinde benim 1.90lık boyum kadar uzadı. Yemeği bıraktık peyniri uzatma yarışı yapıyoruz masada sonrada afiyetle yedik çok lezzetliydi.

Uzungöl’de göl manzaralı otelde bir gece geçirdik. Fiyatlar ilginçtir ki  Hıdırnebi Yaylasına göre daha uygundu. Hizmetliler her isteğimiz ile ilgilendi. Sanırım pandemiden dolayı turist sayısında azalma olunca yerli turistin değeri arttı bizim de işimize geldi 🙂 


Rize / Ayder Yaylası

Dünyada ‘bal ormanları” olarak anılan, yeşilin her tonunu bulabildiğiniz, nemli bir vadi. Ayder’in en bilinen ve en meşhur görüntüsü yamaçtaki çimenlikler ve ahşap eski evler. Çimenliklerin üzerinde her daim tulum ve kemençe eşliğinde horon tepen insanları görebilirsiniz ben fazla oynamayı bilmesem de eşlik etmeye çalıştım.

Ayder’e akşamüstü ulaştık. Hava açıktı ama yukarılara doğru çıkınca bir anda sis çökme durumu oldu araç sürerken insanın görüş alanı daralabiliyor, dikkatlice ormanın içinde tepeye tırmanırken bizi ahşap evler karşıladı. Güzel ahşap bir otel bulduk adı: Serender Otel’di. 2 gün 3 gece burada konakladık.  Akarsu yanına yapılmış büyük ahşap bir restoranda kahvaltı yaptık masamıza mıhlama söyledik. Bu arada ben kuymak ve mıhlamayı aynı şeyler biliyordum fakat değilmiş mıhlamanın içinde sadece peynir ve tereyağ varmış tadı harika, güzel ellerde yemenizi tavsiye ederim bizim şef yaparken hakkını vermiş.

Ayder’de ormanın yukarısından gelen akarsu sayesinde işletmeler rafting ve zipline hizmeti veriyor. Bizim kahvaltımızı yaptığımız restoranda bu hizmeti veriyormuş yemekten sonra hemen İsveç oturağını kendime bağladım ( itfaiyede arama kurtarma eğitimi aldığım için bu tür aletlere yabancı değilim ) karşı kıyıya iple gidip geldikten sonra adrenalin dolu dakikaların ardından tatilimin ne kadar güzel geçtiğini ve bunu asla unutmayacağımı kendime söylüyordum.

Rize’ye gelmişken Zilkale’yi ziyaret etmeden dönmek olmazdı. Arapça aşağı kale anlamına gelir. Çamlıhemşin cat yolu üzerinde bulunan büyülü mekânın ismidir. Yöre halkı arasında 80’li yıllarda bir kaç köylünün bu kalede hazine bulduğuna dair söylentiler vardır. Doğu Karadeniz’in gezilip görülmesi gereken tarihi yerlerinden biri olan kale vakti zamanında ipek yolu üzerinde bulunan bir savunma kalesi imiş. 13. yy da yapıldığı düşünülüyor.  Kalenin kapısında kale muhafızı gibi pozlar verdikten sonra buraya veda ettik.


Trabzon / Boztepe

Trabzon merkezine en hakim bölgesi. Burada çay içerek Trabzon’un güzelliğini izlemek büyük bir keyiftir. İstanbul’un Çamlıca Tepesi gibidir, güneşin batışını izlemek için çıkarsın. Çamlıca Tepesi gibi kimle çıkarsan onunla evlenirsin gibi efsaneleri yoktur, olmasına da gerek yoktur çünkü büyük bir yalandır bu. Şehrin kalabalığından kaçıp, uzun kilometreler yol kat etmeden kolayca ulaşabileceğiniz bir yer. Semaver siparişi verip yakınlarınızla saatlerce Karadeniz’in sularının aslında ne kadar dingin olduğunu fark edersiniz. Hediyelik eşyalarınızı alıp yavaşça yola koyulursunuz. O bölgede yaşayanların ara sıra uğraması ve tatil amaçlı gelenlerin bir kez uğrayıp yollarına devam etmesi gereken bir yerdir.


Erzincan

Karadeniz turumuzu tamamladıktan sonra bolca virajlı yolları arkamızda bırakıp, Erzincan’da ki evimize döndük. Yeşilliklerin içine yapılmış olan büyük bir bahçeye sahip 2 katlı geniş balkonlu villa tarzı bir ev. Bütün haftamı bahçeye kurduğum hamağın içinde drone uçurarak geçirdim. Motosiklet ile şehir merkezine inip bilardo, aqupark ve meşhur Erzincan döneri yemek gibi çeşitli aktiviteler ile yaptım. Geri kalan zamanlarda arabayla Erzincan’ın dağlarına tırmanıp silah atışları yaptık. Dürbün, mesafe ölçer, rüzgar ölçer, tripot ve lazer gibi çeşitli ekipmanlardan yararlanıp sniper tüfeği ile atışlar gerçekleştirdim. 550 metre uzaklıktaki ufacıcık cismi sert rüzgarlı bir havada vurma hazzı inanılmaz derecede keyifli. Hobi amaçlı profesyonel silah kullanımı ilgi alanımdır.

Yazımızın sonuna geldik. Yurt içinde tatil yapmak denince insanın aklına tabii ki Ege ve Akdeniz sahil beldeleri geliyor fakat bu algıyı Karadeniz yazımda biraz olsun kırmak istedim. Gidin görün, bolca kahvaltı edin, müziğe kendinizi bırakın, ruhunuzu dinlendirin ve benlik duygunuza farklı kavramlar eklemekte yardımcı olun. Esen kalın…


Uludağ’da kamp yapmak yazıma buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Kamp yapmaya cesaretiniz mi yok, “tek başına kamp yapmak isteyenlere 5 adımda tavsiyeler” makalesi ve karşılaştığım zorluklar yakın zamanda yayında olacak. Takipte kalın…

You may also like

1 yorum

Kadir Erman 23 Şubat 2021 - 20:51

Ne güzel bir Karadeniz turu yapmışsın, fotoğraflar çok güzel dostum! Dediğin gibi kartpostallarda gördüğümüz gibi… Pandemi döneminde böyle bir tatil sana çok iyi gelmiştir 🙂

Yanıtla

Yorum Yap