Bursa Uludağ’da 2 Gün Kamp Yaparak Geçirmek

Yazar Ali Osman Arslan

Bütün yılını Kütahya’da mühendislik derslerini vermeye adamış hatta zaman zaman stresten saçı dökülmüş bir genç olarak ruhumu dinlendirmek maksadıyla en sevdiğim aktivitelerden biri olan kamp fikri aklıma geldi. Yollarda başımıza neler geleceğini bilmemek bizi heyecanlandırdığı için plansız ve gelişigüzel bir macera arayışı içine girdik. Bursa Uludağ’da kamp yapma fikri bize cazip geldi. Son zamanlarda otostop çekmek riskli ve bir o kadarda yapmak istediğimiz şey olduğu için yola arabamızı almadan devam ettik. Tek bir amacımız vardı o da yolda deneyimlemek ve yolda keşfetmek.

Hayattan kaçmak için değil, hayatı kaçırmamak için yola çık.

Anonim

Bayramın 2. günü sabahı insanlar bayramlıklarını giyip akrabalarına ziyarete gitmek için hazırlanırken ben duşumu aldıktan sonra dağ çantama diş fırçamı yerleştiriyordum. Eve 2 hafta gelmeyecek gibi hazırlanıp kapıyı sessizce arkamdan çektim ve arkadaşlarımla buluşma noktasına yani Kadıköy’e gittim. Mudanya’ya ulaşmak için deniz otobüsüne bindik, kahvaltımızı güneşin sıcak ama yakmayan yeni doğmuş ışıklarıyla, denizin mavi tonunun gökyüzüyle ilk buluştuğu dakikalarda, rüzgarın ferah esintisiyle bindiğimiz feribotun güvertesinde yapma şansını yakaladık. Martıların da nasibini verdikten sonra Mudanya sahile ayak bastık.

Mudanya Sahili

Mudanya sahile 2. gelişimdi ilk gelişimde üniversiteden arkadaşlarım eşlik etmişti buradan hepsini tek tek minnetle anıyorum eksik olmasınlar neyse yazımıza devam edelim neredeyse her gün deniz gören bir İstanbullu olarak Mudanya sahilini beğendiğimi söyleyebilirim. Deniz kıyısında eğlence mekanları ve lokantalar ile tanınan uzunca geniş bir yola sahip. Sıcaklardan dolayı serinlemek için denize girmeye karar verdik ama maalesef geçen sene gittiğimde temiz olan Mudanya sahili bu gelişimde umduğum gibi bulamadım. Saatler geçmeye başlamıştı güneş batmadan teleferik ile Uludağ’ın zirvesine çıkıp çadırımızı kurmamız gerekiyordu ilk geceyi orada geçirecektik, karanlıkta kamp kurması zor olduğundan ve bölgeyi daha önceden analiz etme fırsatımız olmadığından güneş ışığından yararlanıp bu işi yapmamız gerekiyordu. Mudanya’dan Bursa’ya gidiş için otostop çekmeye başladık ama bayram üstü olduğu için insanların arabası doluydu pek şansımız olmadı bizde alternatif yöntem olan otobüs ile gitmeye karar verdik. Bursa şehir merkezine nasıl gideriz diye 30 yaşlarda bi abimizden yol tarifi alırken Ayşe teyze yanımıza gelip öyle değil bende oraya gidiyorum deyip bizi yanına aldı.

Bursa Merkezi ve Ayşe Teyze

Kendisiyle şans eseri karşılaştığımız Ayşe teyze, bilgisine güvenip yola çıkacağımız adamın bize yanlış yol tarif ettiğini anlattı ve gelin çocuklar bende oraya gidiyorum sizi de götüreyim deyip bizi yanına aldı. Kısa bir otobüs yolculuğundan sonra metroya bindik Ayşe teyze ile sohbet etme fırsatı yakaladım. Kendisi ilkokul da sınıf öğretmeniymiş, hayatını çocuklarım dediği öğrencilerine eğitimi sevdirerek öğretmeye adamış 2 çocuk annesi çok zeki ve genel kültürü geniş bir insan. Ayşe teyze bize, normalde merkeze gidip eve geçecektim ama yolda 3 tane kamp çantasıyla yol tarifi arayan genç görünce durdurmadan edemedim bende gezmeyi çok seviyorum hatta sizin gibi gençleri görünce enerjim yerine geliyor dedi. Ayşe teyzeye genç olduğumuz için otelde tatil yapmayı sevmediğimizi söyledim. Bir yere bağlı kalıp o sınırlar haricine çıkamamak insana sıkıcı geliyor diye belirttim zaten çoğu insan bir haftalık otel tatilini yedi gün yapmıyor dördüncü gün odayı boşaltıp evine kaçıyor veya başka yere gidiyor, her gün aynı şeyleri yapmaktan dolayı sıkılıyor insan ama biz genciz enerjimiz yerinde yolu yolda deneyimlemek ve yolda karşılaşacağımız zorluklar bize eziyet değil aksine zevk vermesi maksadıyla arabamızı bile almadan yola çıktık dedim. Ayşe teyze bize hayranlıkla bakıp aferin dedi bende sizinle Uludağ’a kampa geliyorum dedi ama biz 3 güne yakın kalacağımız için ilaçları yetersiz kalır diye gelemedi. Kendi çocuğunu da başka bir zaman bizimle kampa göndermek için söz aldı.

Tophane Saat Kulesi

Ayşe teyze bizi Bursa Tophane Saat Kulesine götürdü, Ertuğrul Gazinin oğlu olan 1299 yılında 623 yıl ayakta kalacak kaç yüzyıl dünyaya hükmedecek imparatorluğu kuran kişi yani Osman Gazinin de türbesinin bulunduğu bu parkı çok sevdim. Parkın manzarası şehirden oldukça yüksekte ve o sıcak ağustos aylarında bile harika estiğini söyleyebilirim, oradan hiç ayrılasım gelmedi. Bursa nın eşsiz manzarasında ki silueti bozan toki tarzı yapıları görünce hem moralimin hem de manzaranın bozulduğunu söyleyebilirim. Ayşe teyze bize Bursa’ya gelmişken iskenderini yemeden gitmeyin diye ünlü bir iskenderciye götürdü, mekanın sahibini tanıdığı için gençlere güzel bir iskender yap bakalım dedi. Ben eti çok seven biri olarak samimi söylüyorum Bursa’nın iskenderini yerken aklım çıktı, yemeğe aşık oldum. Hayatımda yediğim en güzel iskenderdi hatta bu yazıyı yazarken bile canımın  çektiğini söyleyebilirim. Bursa’ya yolunuz düşerse bu ünlü iskenderden yemeden dönmeyin zira benim Bursalı arkadaşlarım bile hayatlarında hiç iskender yememiş nasıl Bursalıyım diyorlar çok merak ediyorum.

Veda

Yemeğimizi yedik gezdik mutluluktan sokakta Ayşe teyze ile şarkı söylemeye başladık bildiğin yüksek sesle haydiii söyle, haydee gidelum, bir tane de yabancı şarkı patlattık bütün millet bize bakıyordu biz gülüp eğlenirken ayrılık vaktinin geldiğini anladık Ayşe teyze bize bakıp hayatta hep mutlu olun ve mutsuz edenleri hayatınızdan çıkarın bakın ben kanser hastasıyım kemoterapi yüzünden saçlarımı kestiler eşim hep yanımda oldu yemeğimi kendisi yaptı mutlu olayim diye gezdirdi güldürdü beni hala da beni merak ediyordur bu kadın nerede kaldı diye beni düşünüyordur o yüzden sizin kıymetinizi bilen insanlarla beraber olun yoksa size hakkımı helal etmem dedi gözleri dolmaya başladı benimde gözler doldu Ayşe teyzenin kanser olduğunu öğrendik doktorlar pek ümitli bakmıyormuş sadece pozitif şeyler düşünüp mutluluğa ihtiyacı varmış bu acı hastalığın tek ilacı buymuş. Şu an bunu anlatırken bile kötü oldum hayat çok acımasız. Ayşe teyzenin telefon numarasını aldım her yaptığımızı haber verip, arayıp halini hatrını soracaktım elimden geldiği kadar da ben destek olmak istedim. Şu an 1 yıl oldu hala arayıp konuşuyoruz kendisi iyi çok şükür.

Teleferik ile Uludağ’a Tırmanış

Teleferik. İstanbulluların galata kulesine ya bir gün çıkarız, kız kulesine ya bir gün gideriz nasıl olsa buradayız deyip hayatı boyunca gitmediği gibi Bursalıların da teleferiğe ya bir gün bineriz şeklinde bir yargısı var bu benim komiğime gidiyor bende bir İstanbullu olarak kız kulesine hiç gitmedim ama galataya çıkmak nasip oldu. Bursa da yeni yapılan teleferik ile Uludağ’ın doruklarına zevkli bir yolculuk yapma şansı buluyorsunuz. 1810 metre yüksekliğe çıkıyorsunuz. Didiş-dönüş 50 tl fiyatı var, 8 kişilik 140 adet standart kabin mevcut. Kabinler her 20 saniyede bir geliyor. Biz kabinin içinde yabancı olmaması için yaklaşık 1 dakika bekledik boş kabin geldi bindik, sizde öyle yapabilirsiniz. Teleferikten gördüğümüz Bursa manzarası Uludağ’ın etekleri hariç yeşil değildi, çarpık kentleşme ve camiilerin sıklıkla bulunduğu Bursa şehir merkezi nüfus bakımında ne kadar büyük bir şehir olduğunu gözler önüne seriyordu. Yaklaşık 25 dakikaya ilk istasyona ulaştık ama bizim amacımız Uludağ’ın zirvesi olduğu için son istasyonda inmeye karar verdik. toplam 40-45 dakika kadar Bursa manzarasını izleyerek, Uludağ çıktık.

İlk Gece

Yere ayak bastığımızda hava kararmıştı ve yürümemiz gereken 3 km yolumuz vardı. Acıkmıştık, Uludağ’ın ıssız ormanlarının içinden kurt sesleri gelmeye başladı sesler o kadar yakın geliyordu ki her ihtimale karşı hazırlıklıydık. Acilen ateş yakmamız gerekiyordu bu yaktığımız ateş hayvanları kamp çadırımızdan uzaklaştıracak ve bize yemek yapmamız için yardımcı olacaktı. Arkadaşımla birlikte odun toplamak için gece vakti ıssız ormana daldık. Uludağ’ın orman bakımından çok çeşitli ağaçlardan oluştuğunu biliyordum ama bizim olduğumuz bölgede ateş yakmak için gerekli olan çalı, çırpı bulma işini çok zorlanarak yaptık, yaklaşık yarım saat kadar odun bulmak için tehlikeli yerlere girdik ve sonunda bulduk. Çadırın olduğu yere doğru taşımaya başladık. Samet’i çadırın yanında tek bırakmıştık malzemelere göz kulak olması için ama biz gelene kadar korkmuş ve tedirgin görünüyordu, biz gelince bi rahatladı çünkü telefonlar da bulunduğumuz yerde çekmiyor. Hızlıca çadırları kurduk, ateşi yaktık yemeğimizi yaptık keyifle yemeğimizi yemeğe başladık. Havanın da esintili olmasından dolayı iştahlı bir kurt gibiydik karnımız doymak bilmiyordu. Bizim gibi markete uzak yerlerde kamp yapacaksanız yiyeceğinizin yeterli olduğundan emin olun yaktığınız kalori kadar almanız gereken kalori ihtiyacı da bir hayli fazla olacaktır. Açlığımızı hallettikten sonra bizim klasik kanser oyunumuz olan Cezalı Uno yu oynadık, oyunun amacı elindeki kartlar ile en düşük puanda oyunu bitirip rakiplerine puan kitlemek. Puanı en yüksek yani sonuncu olan arkadaşımıza tatilde olduğumuz için cezayı küçük verdik herkese magnum ısmarlasın dedik ve tabii ki ben  ısmarlamak istemediğim için en az puanı alarak oyunu kazandım. Bileğimle oynadığım kağıt oyunun sonucu bedava arkadaş dondurmasının tadı harika oluyor, size de tavsiye ederim.

Keyifli bir gecenin ardından, tüm gün yollarda yürüyen, sokaklarda şarkı söyleyen biz çadırımızın içinde uyuya kalmıştık. Sabah olunca telefonumun hala çekmediğini fark ettim ve sinyalin daha güçlü olduğu bir yere geçtim. Telefonuma yeni bir mesaj geldi Ayşe teyze bizi merak etmişti. Hemen kendisini arayıp durumumuzdan haberdar ettim. Bizim için Ulucamii ye gidip dua etmiş. Ardından Ankara gezmeye gitmiş. İyi gezmeler Ayşe teyzem yolun açık olsun.

Softaboğan Şelalesi

Kahvaltımızı yaptıktan sonra Uludağ’yı keşfe çıktık. Hava sıcak olduğu için serinlemek istiyorduk. Rakımı 1850 metre olan manzarasıyla nefes kesen Softaboğan Şelalesine gittik. Telefonumuz çekmediği için ve haritalarda yeri tam işaretli olmadığı için bölgeyi tahminlerimizin sonucunda bulduk. Oldukça dik bir patikadan aşağıya indikten sonra karanlık ormanın içinde kaybolduk, gökyüzünde güneş olmasına rağmen ormanın içi bi hayli karanlık ve ıssızdı. Ardından şans eseri şelalenin taşlarını bulduk. Bu taşlardan gitmeyi önerdim arkadaşım dik ormandan gitmeyi tercih etti ama gidemedi geri döndü, taşların üstünden dikkatlice atlayarak şelaleye vardık ama aramızda uçurum vardı. Çok tehlikeli olduğu için atlamaya yeltenmedik onun yerine soyunup bir akarsuya doğru atladım. Su bulup bulabileceğiniz en soğuk suydu, soğuktan dişlerim titreyip birbirine vuruyor ve çenem durmuyordu, alışma sürem geçtikten sonra arkadaşımı ikna ettim o da atlayarak aynı soğukluğu hissetti. Diğer arkadaşım Samet, su çok soğuk olduğu için girmek istemedi. Bizim fotoğrafımızı çekti. Teşekkürler Samet.

Ertesi Gün

2. Gün akşamı çadır kurmadan uyuduk. Evet! Kurt sürülerinin yakından gelen sesi ve ayı riskine karşı böyle bir çılgınlık yaptık. Yukarıda koyduğum fotoğrafa iyi bakın, o hamağın içinde geceyi geçirdim. Gece ben uyurken ağacın içinden hamağıma yılan girebilirdi. Ormanda yılan da gördük ama bize zarar vermedi, kendi yoluna doğru gitti. Gece kurt seslerinin şiddeti arttıkça çadırı mı kursak diye düşündük ama gece o saatte zifiri karanlıkta çadır kurulumu zor olduğu için şansımızı kaybettik. Tek şansımız vardı o da sabah kadar yaklaşan kurt seslerine karşı ateşimizi harlamaktı. Ben geç uykuya dalan, düşünceli bir insan olduğum için arkadaşlarıma uyumalarını söyledim gece nöbeti bendeydi. Hepsi uyudu. Bende bütün odunlar bitene kadar ateşi harladım azıcık dinleneyim dedim uyuyakalmışım. Sabah uyandığımda ise hala hayattaydım, güneş ışıkları gözümü kamaştırıyordu. Hayatımda ilk defa bir geceyi hamakta uyuyarak geçirmiştim. Hep aynı pozisyonda yatmaktan kemiklerim ağrıyordu ama kısa bir esneme hareketleriyle ağrılarım geçti. Gözümü açar açmaz evdeki beton yığınını değil de doğrudan güneşi görmem inanılmaz derecede güzeldi.

Ayrılık

3. Gün sabahı temiz bir orman havası aldıktan sonra kahvaltımızı yaktığımız ateş eşliğinde yaptık. Son kez güzel bir orman havası alıp, teleferiğe doğru yürümeye başladık. Uludağ’da son günümüzdü artık eve dönme vaktimiz gelmişti. Yaşadığımız bu güzel 3 günü giderken her adımda özlemeye başladık. Teleferiğe binmiştik bile, son kez Bursa manzarasını yüksekten seyrederek bu tatilimizi sonlandırıyorduk. Amaaa durun o da neyy? Yeni bir deneyim olması açısından rotamı eve değil Ayvalık’a çevirdim. Fotoğrafta gördüğünüz çanta ve çadırdan başka hiçbir şeye sahip değilim. Bakalım Ayvalıkta tek başıma kamp yaparak ne tür riskler alacağım, yollarda neyi tecrübe edeceğim bir sonraki yazım olan Tek Başına Kamp Yapmak İsteyenlere 5 Adımda Tavsiyeler yazımı 2 gün içinde yayımlayacağım takipte kalın sonuna kadar okuduğunuz için teşekkür ederim umarım size katkısı olmuştur, daha önce kamp yapmamış arkadaşlara ilham kaynağı olması açısından faydalı bir yazı olduğunu düşünüyorum. Yorumlarınızı bekliyorum dostlar, esen kalın.

4 yorum

Deniz 3 Temmuz 2020 - 14:46

Cok guzel yazmışsin ali bursanın iskenderini ve soguk şelalesine girmeyi yapilacaklar listesine ekledim ayrica tek başına kamp yapmak yazısının linkine tikliyorum ama sayfaya ulaşılmadı diyor sadece bende mi böyle hata var 🙁 ?

Yanıtla
Ali Osman Arslan 5 Temmuz 2020 - 00:30

Deniz o yazıyı yazdım ama yayınlamadım. Ufak bir ekleme çıkarma yaptıktan sonra paylaşırım şu an arkadaşlarla kampta olduğum için vakit ayıramıyorum en kısa sürede ilgileneceğim

Yanıtla
Kadir Erman 10 Temmuz 2020 - 22:44

Bu hikayeyi canlı olarak senden dinlemek güzeldi dostum. Buradan da okuyarak tekrar hatırlamış oldum 🙂 Yeni maceralarını, hikayelerini bekliyorum. Sağlıcakla kal!

Yanıtla
Ali Osman Arslan 13 Temmuz 2020 - 00:45

Güzel yorumların için teşekkür ederim dostum memleketin Bursa’ya selamlar sevgiler 🙂

Yanıtla

Yorum Yap